aynı başlığı açmıştım içmiyorum dediler. :d neyse ben davidoff içerdim harbiden hoşuma gittiği için sonra sevdiğim kız içmeyeceksin dedi tamam dedim bıraktım
allah öyle kızlardan razı olsun diyim ne diyim. ben de bi gün birinin herşeyi olayım istedim olamadım. çok şey istemişim. fark ettim bi tane yaktım yakış o yakış kendimi de yaktım başladım içmeye. sigaranın her çizgisinde ben de kul oldum kaldım iste:)
insan unutmak için sevmez ki nasıl unutayım. icim dışım o benim. ona bana anne oldun baba oldun derdim. ben annemi unutur muyum beni bırakıp gitse bile
neden sevsin ki abi kıza da hak veriyorum. benim neyimi sevsin. kusursuz bi arkadaşlığımız vardı öyle böyle değil. onunla bir araya gelince. hep mutlu olacak bişeyler bulabilirdik bunu bozmayalım dedim bak beraber mutluyuz. en azından bu şekil devam edelim dedim tamam dedi . arkadaşına eğer bana karşı hissettiğini tekrar hissedersem bi daha konuşmam onla demiş. ben zaten bunu elimde olmadan hissettirecegim. beni bununla arkadaş olarak kabul edecek sanıyordum. madem gideceksin git dedim. sana gitme demeyeceğim diyemem dedim. gitti çok güzel gitti geri de gelmez o. benim gibi birinin ona aşık olmasını istemez
tek sorun fizik değil ki abim. bi çok nedeni vardır beni sevmemesi için birini düzeltswm diğerini bahane edecek onu düzeltsem başka biseyi. ondaki kalp benim için carpmadigi sürece ne yapsam bos
dertten tasadan içiyorum diyenin aklından şüphe ederim. arkadaşım(abilerim,ablalarım) nedir yani durum içersin o an iyi hissedersin sonrasında her şey daha da boktanlaşır.
vakit geçirmek ve kafamı dinlemek, aynı zamanda rahatlamak ve sakin hissetmek için günde 1 paketi rahat devirirdim. sonra ne mi oldu? bir gün sigaram bitti ve almaya üşendim. 2-3 yıldır düzenli içtiğim sigarayı o günden beri içmedim. ha zaten kafamda bırakmak vardı. vesile oldu o da diyelim. sonuç ise sigara sadece acizlikmiş. insanın öyle bir şeye ihtiyacı yok. sadece kendini zehirlemek. emin olun içmenin ne bir havası ne de bir yararı var.
lisede sevdiğim kız içiyordu buna açıldığım gün neden içiyosun dedim boşver dedi sonra öğrendim ki ayrıldığı sevgilisi alıştırmış bi gün oturuyoruz çıkardı yaktı ama nasıl mutsuz noldu falan derken anlattı unutmak istiyorum geçmişi dedi unutmak istiyosan içme şunu niye içiyosun dedim iyi geliyo dedi şimdi bende onu unutmak için içiyorum...iyi geliyor
onunla tanıştığımız zaman ben 14 yaşındaydım, o ise benden oldukça yaşlı. hayatına giren ilk kişi değildim ve sonuncusu da olmayacaktım kuşkusuz. herkes bu beraberlik için yaşımın çok küçük olduğunu düşünüyordu. aslında hiç bir zaman yaşınızın uygunluğu söz konusu olamaz böyle bir ilişkide…
ilk önceleri sadece yakın arkadaşlarımla paylaştım küçük sırrımı. sadece gönül eğlendiriyordum onunla (ne kadar da aptal mışım…) aileme anlatamazdım. sanırım “kıyametin kopması” diye adlandırılan durum, olanca gerçekliği ile çıkardı karşıma. gizledim, gizlendim…
başlangıçta çok seyrek buluşuyorduk. daha sonra buluşmalarımızın sayısı arttı. gönül eğlendirmek demiştim ya, palavra. çok zaman geçmesine gerek kalmadı hayatımda kapladığı yeri anlamam için. evet, onu seviyordum. ama yine de, aklımda hep aynı düşünce vardı: “onun tutsağı değilim ve istediğim zaman terk edebilirim.” buyurun size ikinci palavra. ne, zamanla hayatımın her safhasına yerleşmesini fark etmem yetti onu terk etmeme ne de annemin bizi yakalaması. aslında bizi yakaladı demem yanlış. izlerimizi buldu, ardında bıraktıklarını gördü. kızmadı, bağırmadı, sadece kısa bir nasihat çekti. biliyordu çünkü buluşmamızı yasaklamasının bir şey ifade etmeyeceğini. o zamana kadar gizli devam ediyordu, yine gizli kalabilirdi ne de olsa.
zaman geçtikçe birbirimize bağlandık (palavra üç… ben ona bağlandım, tabii ki onun umurunda bile değildim.). şu an dönüp geriye bakıyorum da, 12 uzun yıl geçti ve veren taraf hep ben oldum. o bana sahte mutluluklar verdi sadece, bense her şeyimi. herhalde hayatta canımı vereceğim tek o oldu. onun için kavga ettim, onun yüzünden hastalandım, ama hiç bir zaman ayırmadım yanımdan, ayıramadım…
biliyordum nelere yol açtığını, görüyordum. önce onu sevmeyi öğrendim, sonra nefret etmeyi. beraber olmayı istemediğim anlarda bile yanımda olmaya devam ettiğini gördüm. irademi yerle bir ettiğine, beni kendimle karşı karşıya getirdiğine şahit oldum. başkalarını kırdım onun yüzünden ve ben daha da fazla kırıldım. insanlarla arama girdi. arkadaşlarım ondan nefret etti çoğu zaman. hatta ben bile tiksindim bazen, ondan, bedenime ve ruhuma sinen kokusundan. dudaklarımın her dokunuşunda, ben onun ruhundan çalıyordum, o benim bedenimden. o her seferinde yeniliyordu kendini, bense gittikçe kötüleşiyordum. ama bir türlü terk edemedim.
aslında bir kaç kez denedim ayrılmayı. hepsinde de dönüşüm bir öncekinden güçlü oldu. yokluğunda kıvrandım hasretinden, alışmaya çalıştım, ama asla aklımdan atamadım. uzun ve stresli geceler hep ev sahibim oldu. tırnaklarımı yedim, yetmedi kuruyemişe başladım. ayrılık kilo aldırdı. ve ben hep geri döndüm. hatta şu an bile yanımda.
ama yine de yemin ediyorum burada, hepinizin önünde: “bir gün bırakacağım, bu lanet olasıca sigarayı.”
neden başladığım ve içtiğim hakkında pek bir düşüncem yok fakat o verdiği garip his sanki anlık duygu patlamalarına yol açıyor ve bu çok hoşuma gidiyor
(pi: @pandababy) kardeşim çok güzel içerik eline sağlık
edit: üzüldüm puvo unutamadin mı hala
arkadaşım(abilerim,ablalarım) nedir yani durum içersin o an iyi hissedersin sonrasında her şey daha da boktanlaşır.
şaka şaka içmiyorum :p
youtube.com/.../watch
klasik hikaye :)
yaşlı. hayatına giren ilk kişi değildim ve sonuncusu da olmayacaktım
kuşkusuz. herkes bu beraberlik için yaşımın çok küçük olduğunu
düşünüyordu. aslında hiç bir zaman yaşınızın uygunluğu söz konusu olamaz
böyle bir ilişkide…
ilk önceleri sadece yakın arkadaşlarımla paylaştım küçük sırrımı. sadece
gönül eğlendiriyordum onunla (ne kadar da aptal mışım…) aileme
anlatamazdım. sanırım “kıyametin kopması” diye adlandırılan durum,
olanca gerçekliği ile çıkardı karşıma. gizledim, gizlendim…
başlangıçta çok seyrek buluşuyorduk. daha sonra buluşmalarımızın sayısı
arttı. gönül eğlendirmek demiştim ya, palavra. çok zaman geçmesine gerek
kalmadı hayatımda kapladığı yeri anlamam için. evet, onu seviyordum. ama
yine de, aklımda hep aynı düşünce vardı: “onun tutsağı değilim ve
istediğim zaman terk edebilirim.” buyurun size ikinci palavra. ne,
zamanla hayatımın her safhasına yerleşmesini fark etmem yetti onu terk
etmeme ne de annemin bizi yakalaması. aslında bizi yakaladı demem
yanlış. izlerimizi buldu, ardında bıraktıklarını gördü. kızmadı,
bağırmadı, sadece kısa bir nasihat çekti. biliyordu çünkü buluşmamızı
yasaklamasının bir şey ifade etmeyeceğini. o zamana kadar gizli devam
ediyordu, yine gizli kalabilirdi ne de olsa.
zaman geçtikçe birbirimize bağlandık (palavra üç… ben ona bağlandım,
tabii ki onun umurunda bile değildim.). şu an dönüp geriye bakıyorum
da, 12 uzun yıl geçti ve veren taraf hep ben oldum. o bana sahte
mutluluklar verdi sadece, bense her şeyimi. herhalde hayatta canımı
vereceğim tek o oldu. onun için kavga ettim, onun yüzünden hastalandım,
ama hiç bir zaman ayırmadım yanımdan, ayıramadım…
biliyordum nelere yol açtığını, görüyordum. önce onu sevmeyi öğrendim,
sonra nefret etmeyi. beraber olmayı istemediğim anlarda bile yanımda
olmaya devam ettiğini gördüm. irademi yerle bir ettiğine, beni kendimle
karşı karşıya getirdiğine şahit oldum. başkalarını kırdım onun yüzünden
ve ben daha da fazla kırıldım. insanlarla arama girdi. arkadaşlarım
ondan nefret etti çoğu zaman. hatta ben bile tiksindim bazen, ondan,
bedenime ve ruhuma sinen kokusundan. dudaklarımın her dokunuşunda, ben
onun ruhundan çalıyordum, o benim bedenimden. o her seferinde
yeniliyordu kendini, bense gittikçe kötüleşiyordum. ama bir türlü terk
edemedim.
aslında bir kaç kez denedim ayrılmayı. hepsinde de dönüşüm bir
öncekinden güçlü oldu. yokluğunda kıvrandım hasretinden, alışmaya
çalıştım, ama asla aklımdan atamadım. uzun ve stresli geceler hep ev
sahibim oldu. tırnaklarımı yedim, yetmedi kuruyemişe başladım. ayrılık
kilo aldırdı. ve ben hep geri döndüm. hatta şu an bile yanımda.
ama yine de yemin ediyorum burada, hepinizin önünde:
“bir gün bırakacağım, bu lanet olasıca sigarayı.”
bu da son yalan…
(anonim)