sık sık kullanılan bir yanlıştır. çoğunuz haşhaşiler diye biliyorsunuzdur bu tarikatı. hatta ingilizcedeki suikast anlamına gelen ''assasin'' kelimesinin bu addan geldiğini biliyorsunuzdur. ama durum biraz farkı
hasan sabbah'ın kurduğu,etrafa dehşet saçan tarikatın adı esasiyun dur. o dönemdeki tarihçiler hasan sabbah'ın adamlarına esasiyun şeklinde hitap ettiğini kağıda geçirmiştir. yani tarikatın gerçek adı esasiyun'dur. anlamı ise dinin esaslarına önem verenler şeklinde açıklanabilir.
zaten esasiyun kelimesi assasinate(suikast) e çok benziyor. haşhaşiyyun biraz kasıntı oluyor yani.
peki nerden çıktı bu haşhaşiyyun kelimesi ? amin maalouf bu kelimenin marco polo tarafından atıldığını söyler. kabul görülen budur.
ama farklı düşünceler de var. mesela tüccarlar esasiyunu doğru telafuz edemeyince haşhaşi tarzı bir kelime ortaya çıktı diyen var.
çoğu tarihçi ise haşhaşiyyun kelimesinin ismaililerden nefret eden,art niyetli insanların ''hasan sabbah ve tarikatı esrar kullanıyor'' iddiasını desteklemek için içinde ''haşhaş'' geçen bir tarikat ismi yarattıklarını söylüyor. (ayrıca hasan sabbah'ın adamlarına esrar verdiği iddiası tamamen art niyetli olarak atılmış saçma bir iddiadır. böyle bir şeyin olması pek mümkün değil)
tabi genel olarak alamut tarikatını söylentilerden ibaret bildiğimiz için bu konuda fikir birliği yok. ama bilinen şey tarikatın gerçek adının ''esasiyun'' olduğudur.
hasan sabbah ın fedailerine uyuşturucu madde vererek uyuttuktan sonra cennet olarak nitelendirdiği bir ortama bıraktığı söyleniyor. adam uyanınca hasan sabbah ın kendisini cennete gönderdiğini ve ölünce orada sonsuza kadar kalacağını öğreniyor. bu durumda adam ölmek için görev istiyor. fedailerini böyle yetiştiriyor.
kitabı okuduysan anlarsın zaten. ismaililer bi tarz zulüm altındaydı o dönemler. zındık deniliyordu,beraber onlarla namaz kılınmıyodu,kafir olarak belirtiliyodu. düşün böyle bir dönemde senin mezhebinden bir adam çıkıp ismaili mezhebini zulümden kurtarıp bize bu zulümü yapanlara cezasını vereceğim diyor. zaten o dönemde alimler hariç bilgin insan sayısı çok az. insanlar kandı bu herife. zaten hasan sabbah zorla kimseyi getirmedi ki kaleye onlar geldi.
yiğidi öldür hakkını yeme. hasan sabbah dünya'ya gelmiş en zeki adamlardan biridir. müritlerini nasıl büyüsü altına alacağını da çok iyi biliyordu. fedailer kalede günlerinin yarısını hasan sabbah'ın sözlerini dinlemekle geçiriyolardı. bariz beyin yıkama işte. maddeye gerek kalmıyor ki ?
verdiğin örnek bana göre saçma. o zaman müslümanlar uyuşturcu mu kullanıyor ? malum biz de cennet için çalışıyoruz. en azından ben.
bir kitapta böyle işlenmesi onun doğru olduğunu göstermez. ona bakarsan amin maalouf ve günümüzdeki çoğu tarihçi bunun tersini söyleyebiliyor.
şimdi bu adamlara alamut'a gelmeden önce tarikatın nitelikleri anlatılıyor. herşey anlatılıyor. beyinleri burda yıkanmaya başlıyor. alamut'a geldiğinde bizzat hasan'ın sözleriyle iyice beyinleri yıkanıyor. zaten bahsettiğimiz kısım fedailer. biliyosundur bu insanlar tarikata direk girmiyor. önce bir eğitim veriliyor,tanınıyor sonra belirli kısımlara ayrılıyolar. fedailer ise ilime ve eğitime yeteneği olmayan insanlardan oluşuyordu. yani bir bakıma cahil,bağnaz ismaililerden. dediğim gibi bu mezhepten kişiler zaten diğer mezheblerden ölümüne nefret ediyor doğuştan beri, e kendilerine böyle bir intikam fırsatı geçtiğinde de gözünü kırpmadan yapıyor.
günümüzde ışid,canlı bombayı nasıl kandırıyorsa zamanınd hasan sabbah'da böyle kandırıyordu. sözlerle. ettiği sözler akıllarına kazınsın diye madde takviyesi vermiş evet kabul. ama uyuşturucu değil.
çünkü hasan sabbah daha sonrasında inandığı herşeyden soğumuş ve inancını yitirmişti.
dolayısıyla fedailerini uyuşturucu ile sahte cennet vaadi ile kandırıyordu.
hatta; fedailerinin sözlerine ne kadar sadık olduklarını kanıtlamak için kendilerini öldürme emri verdiriyormuş.
bunlar gerçekten bahsedilen cennet vaadine inanan insanların yapacağı şeyler.
islam onun için sadece bir araçtı. fedailerini kandır
aramızda bi cevabın lafı mı olur:)
müsait oldukça yazışırız bilgi alışverişi oluyor sonuçta.
alamut'tan hiç çıkmadı. hayatının sonuna kadar kendine büyülenmiş bir biçimde bakan müritleriyle muhabbet etti. erkekçe muhabbet edemedi. ona karşı çıkan ona karşı açıklama yapan kimse olmadı. bu durum da hasan sabbah'ı bunalttı. ruhen çökmeye başladı. bunu kendisi anlayınca ömer hayyam'ı alamut'a çağırdı. ömer hayyam da gelmeyince ömer hayyam'ın yazmasını çaldı getirdi alamut'a.
yalnız yaşamya devam etti. iyice bunaldı. bu ruhsal çöküntü onu inançsızlaştırdı. düşün,her gün ölüm haberleri alıyosun ve suikast planları yapıyosun. her gün aynı türden vaazları veriyosun. böylece başta hz.muhammed'i sonra allah'ı inkar etmeye başladı.
hasan sabbah, hz.muhammed'in tasvirlerine benzer bir cennet yaratmıştı kalesinde. müritlerine bir madde/ilaç verip onları gruplar halinde kendi yarattığı cennette uyandırdığı doğrudur. fakat bu madde uyuşturucu değildir. şimdi ona gelicem.
alamut tarikatının varlığını avrupa'ya, doğu akdeniz'de kurulan haçlı kontlukları ve marko polo bildirdi. avrupaya ilk böyle ulaştı,yüzeysel olarak. avrupa'ya bu konuyu ciddi bir şekilde aktaran ilk isim ise marko polo idi. kendisi alamut'a daha önce gitmemiş,çevresindeki tüm söylentileri bir kenara yazmış,oturup düşünmüş ve kafasında bu tarikat ot kullanıyor şekilde bir yorum yapmıştı. bu bilgi de böylece avrupaya taşındı. bu tarikat otçu olarak belirtilmeye başladı,yayıldı. doğal olarak avrupa'da alamut ile ilgili araştırma yapan çoğu avrupalı bu tarikat ot kullanıyor iddiasını öne sürdü. fakat marko polo'nun kafasında yarattığı şey tamamen rivayetlerden ibaretti.
yani afyon iddiasını ortaya koyan ilk sunni halktı, sonra marko polo idi.
şimdi bırakalım söylentileri bir kenara,ve resmi kaynaklara başvuralım.
arap yazarı ibn'ül kalanisi, bu tarikat üyelerinden ''kafalarının içinde beyin,kalplerinde inanç olmayan köylüler'' şeklinde bahsetti.
eyyübilerin tarihini yazan cemaleddin salim, batını ve ismaili terimini kullanırken ''fedai ve haşhaşin''i kullanmamıştı.
el cevzi'ye göre hasan sabbah adamlarını beyinleri uyuşuncaya kadar balla yoğrulmuş fındık ve kimyonla beslerdi ondan sonra onları suikast planlarını ezberletirdi. ibn kathir'de bu fikiri destekledi.
hulagü han'ın tarihçisi cuveyni, kurtardığı kitaplardan biri olan sergüzeşt-i seyyidna adlı bir kitapta hasan sabbah'ın biyografisi yazılmıştı. bu kitaptan ilham alarak cuveyni alamut kalesi ile ilgili bir kitap yazdı. bu kitapta cuveyni'nin ''saklı cennet'' ''huriler'' ''haşhaş'' kelimelerini hiç geçirmediğini görüyoruz. çok ilginç değil mi ? bu kalede hep bir cennet yaratıldı diye biliyorduk. fakat alamut kalesine girebilen tek tarihçi cuveyni böyle bir şeyin varlığından bahsetmiyor. afyon tarzı uyuşturuculardan bahsetmiyor. sadece güzellikle yapılan bahçelerden bahsediyor.
ben kütüphanemde sadece kaliteli yazarların yazdığı kitapları bulundururum. bernard lewis adlı islam profesörünün sade,anlaşılır bir dilde yazdığı alamut kalesi'nden bir parça aktaracağım:
...
'' erken dönemlerde ortaya çıkmış ve geniş bir coğrafyada anlatılmış olmasına rağmen bu hikaye neredeyse tamamen gerçek dışıdır(bahsettiği hikaye esasiyunların uyuşturucu kullandığı). haşhaşın kullanım alanları ve tesiri o dönemde de bir sır değildi ve ne ismaililerin yazarları ne de aklı başında sunni yazarlar müritler arasında haşhaş kullanıldığına dair bir beyanda bulunmamışlardır. haşhaşi ismi suriye coğrafyasına özgüdür ve muhtemelen de zamanla halk arasında her yöne çekilebilecek bir kelime haline gelmiştir.''
amin maalouf'da hem semerkant adlı kitabında hem arapların gözünden haçlı seferleri adlı kitabında esasiyunların afyon kullandığı iddiaalarını yalanlamıştır.
peki diyeceksin,afyon kullanmadılarsa işlerine nasıl bu kadar hevesli yapıyorlar ? nasıl kendilerini ölüme götürüyolar ?
cevabı basit. kaleye gelmeden önce ve kalede iki kere beyinleri yıkanıyor bu heriflerin. ilime ve eğitime yeteneği olmayanlar kendilerini öldürüyolar,veya başkalarının kendilerini öldürmelerini sağlıyorlar zaten suikast sonlarında. unutma,cahil ve intikam isteğiyle içi dolmuş bir adama istediğini yaptırırsın.
müslümanlar nasıl cennete gitmek için şehit olmaya can atıyorlarsa bu tarikatta öyle.
''hasan sabbah'ın bitkilere büyük bir tutku duyduğu,onların şifalı etkilerini olduğu kadar,yatıştırıcı veya uyarıcı özelliklerini de inanılmayacak kadar iyi bildiği doğruydu. kendisi de bin bir çeşit ot yetiştiriyor ve hastalanan müritlerini tedavi ediyor,sağlıklarını düzeltecek şuruplar hazırlıyordu. müritlerinin beynini etkinleştirip öğrenmeye daha açık kılmak için hazırladığı bir reçetesi de biliniyordu. havanda dövülmüş cevizi bal ve kişnişle karıştırarak hazırlanan bir macundu bu. bir tür alternatif tıptı söz konusu olan. rivayetlerin tüm inatçılığına ve cazibesine karşın,gerçekleri kabullenmek gerek: haşşaşinlerin başvurduğu tek uyuşturucu ,son derece bağnaz bir imandı. öğretilerin en katısı, örgütlerin en etkilisi, görev dağılımlarının en sıkısı tarafından sürekli pekiştirilen bir iman.''
yani hasan sabbah'ın müritlerine bir madde verdiği,fakat bu maddenin(şurubun) akılı kapaması yerine açtığı belirtilmiş.
şuan acayip yorgunum. müsait olduğum zamanda alamut fedailerinin afyon kullanmadığına dair başka kaynaklar da veririm.
(pi: @karakurum)