herkes aynı dünyada olmasına rağmen dünya, imanı nispetinde kendi nazarında güzelleşir.
hakiki imanı elde eden adam kainata meydan okuyabilir.
bunu en güzel peygamberimizde görüyoruz. iman davasında bulunduğunda vazgeçmesi için bir çok şey teklif ettiler..
bir elime güneşi bir elime ayı verseniz vazgeçmem dedi. işkenceler.. boykotlar.. annesiz babasız büyümesi.. bütün aile fertlerini hz fatıma hariç kendi toprağa vermesi..
hz. bilal'i güneş altında kızgın kumlarda üzerine taş bastılar. ehad demekten ayrılmadı.
musab bin umeyr gibi.. mekkenin en zenginlerinden, suretçe efendimize en çok benzeyen, mekkenin yakışıklılarından.. ayakkabısı başka ülkeden, kokusu başka ülkeden..
gömleği başka başka yerlerden. islam'a girince ailesi razı olmadı ve hepsine sırt çevirdi. şehit olduğunda üstünü tamamen kapatacak bir kefeni bile yoktu.
ama hepsi iman bakışı ile baktığından dünyanın en mesut insanlarıydı..
hakiki imanı elde eden adam bilir ki her şey rabbinin elinde, yaprak bile ondan habersiz kımıldamaz..
zayıflığını bilir ne kadar aciz olduğunu.. bir onun kadarda allah'a muhtaç olduğunu anlar.
hakikati görebilmek için gözümüz önündeki musibeti perdenin kalkması gerekir.
o perdenin kalkması için de kalbimizi temizlemek gerekir.
kalbi temizlemek için aklı başa almak gerekir.
kuran akletmez misiniz derken nereden başlamamız gerektiğine vurgu yapıyor.
imanımızı kuvvetlendirmek en esas görevimiz olmalı...
vesselam..