ölüm hiç gelmeyecek gibi yaşıyoruz. aynı şekilde yakınlarımıza da gelemeyecek gibi...
bugün annem ve babamın evlilik yıl dönümüydü babamın aramızdan ayrılışının 4. yılı olacak o da yakındır.
eve geldiğim de annemi yaşlı gözleriyle görünce sordum niye ağlıyorsun diye.
bugün evlilik yıl dönümümüzdü dedi ve babamın vefat etmeden 15 gün önce evlilik yıl dönümü için aldığı gül gözümün önüne geldi.
4 yıl önce alınmış, kurumuştu ama hala yanımızda odanın bir köşesinde duruyor.
kurumuş gül ayrılmıyor yanımızdan ama biricik babam yoktu.
hatıralarda kalıyor. artık ölüm de doğum kadar doğal bunu gayet net anlıyorum.
bazı hakikatleri öğrendikçe insan daha iyi öğreniyor. sindiriyor isyan etmiyor.
günde 250 bin kişinin göçüp gittiği bu dünyadan, ne alacağız ne vereceğiz?
ölüm hakikati değişmiyor. o zaman ölümün yüzüne gül.
ey nefsim! deme: "zaman değişmiş, asır başkalaşmış, herkes dünyaya dalmış, hayata perestiş (kulluk)eder. derd-i maişetle (geçim derdiyle) sarhoştur." çünki ölüm değişmiyor. firak (ayrılık), bekaya kalbolup (dönüşüp) başkalaşmıyor. acz-i beşerî, fakr-ı insanî değişmiyor, ziyadeleşiyor. beşer yolculuğu kesilmiyor, sür'at peyda ediyor.
hem deme: "ben de herkes gibiyim." çünki herkes sana kabir kapısına kadar arkadaşlık eder. herkesle musibette beraber olmak demek olan teselli ise, kabrin öbür tarafında pek esassızdır. hem kendini başıboş zannetme. zira şu misafirhane-i dünyada nazar-ı hikmetle baksan, hiçbir şeyi nizamsız gayesiz göremezsin. nasıl sen nizamsız, gayesiz kalabilirsin?
sözler