yatağa yatıp kalın yorganı yastıkla birlikte kafamın üzerine kadar çektim.
“yorgan beni rahatsız ediyor, yastık beni rahatsız ediyor, yatak beni rahatsız ediyor...
neden bu lamba yamuk, neden telefona sürekli yanlış yazıyorum, uzak dursun bana değen şu saç teli, değmesin duvar..!
nerden geliyor bu sesler, ışık istemiyorum ki ben, bu soğuk da ne birden?
uzak durun benden!
kimin ben? yalnız mıyım? sakin olmalıyım. kurtulacak mıyım? neredeyim? yeter! sakin, sakin... yazma yanlış yeter dayanamıyorum! kurtarın beni...
geçmişim yok geleceğim yok, unut beni...”
içeri biri girdiği sırada sesler dindi. üzerime çektiğim yorganı zorla aldı. kalk, dedi kalın ses. babamdı... istemiyordum git dedim, gözyaşlarım ve titreyen sesim yüzünden gitmedi... kolumdan tuttu ve beni zorla kaldırdı.
“sen hasta değilsin. iyisin sen, iyisin iyi...”
kendini mi ikna etmeye çalışıyordu bu kalın ses yoksa beni mi telkin ediyordu. kocaman olan göbeğine sarıldım, kafamı yasladım ve hıçkıra hıçkıra,daha çok ağladım. ölmek istiyordum, ölmem gerekiyordu, neden olmuyordu. tenime değen üstlüğü yırtmak istedim, iğrençti. yapacak bir şeyim kalmamıştı, yoruldum.
kurtulmak için denedim, olmadı.
çay içtim sonra, mutluymuş gibi yaptım ama yine ölemedim kısaca.
sevgilerimle, kayıp
istanbul’da değilim bu yüzden bu on dakikalık yazıyı bırakıyorum. yazıdaki karakterin yaşadıklarının on dakika sürdüğünü var sayın ki sanki on dakikada yazılmış gibi bir izlenim olmasın.
benim de tamamiyle hevesim kaçtı
yazmayın şöyle güzel yazılar yani, ne gereği var
bir de karşıma geçmiş seni şaşırtmayacak yazı yazacağım demişti.
evet boss şaşırtmadın beni
güzel bir yazı çıkarmış unimiz :)
uyku tutmadı her gece olduğu gibi.
puiv'e girer girmez böylesine bir yazı okumak hoşuma gitti.
yazmayı hiç bırakmaman dileğiyle :))