einsteinin şu iki formülü toplasam çıkarsam birşey çıkar mı,biraz da şurdan öğrencileri yaksak mı dediğini düşündüğüm ve ortaya çıkan yavrusudur daha yeni işledik unutmuşum ama böyle kalmış aklımda
"durum şuna dönüyor; einstein’ın genel izafiyet teorisinde, pozitif enerjili uzay bölgeleri aslında uzayı dışarıya doğru itiyor. uzay genişledikçe, yeni açılan hacmi dolduracak olan iç enerjiye dönüşen depolanmış yer çekimi potansiyel enerjisi salınıyor. böylelikle de evrenin genişlemesi enerji korunumu yasasıyla kontrol ediliyor." okulda öğretilenler bizleri bu güzel dahiyene fikirlerden sogutmak sanırım. bu formüllerin hepsi birer çığır açıcı şeyler bize öğretilen şeyler geçer not almaya yetecek kadar fizik :(
"bu evrenlerin tamamı bizimki ile bağlantılıdır yani her biri bizim evrenimizden ve bizimki de başkalarından ayrılmış olabilir. bu paralel evrenler içinde tarihteki savaşlar bizim bildiğimizden daha farklı sonuçlanmış ve bizim evrenimizde soyu tükenmiş olan türler başka bir evrende evrimleşmiş ve adapte olmuş olabilir. diğer yandan biz insanların nesli başka bir evrende tükenmiş de olabilir. bu iddia oldukça kafa karıştırıcı ve düşük olasılıklı gibi dursa da everett bu düşünceyi benimsedi ve tarihte paralel evren teorisini öne süren ilk kişi oldu. fakat neden genç ve başarılı bir fizikçi, o dönemde akıl almaz olarak nitelenebilecek bir teoriyi ortaya atarak gelecek kariyerini riske atsın? " devamı da okumak istersen:d okuldaki fiziğin cani cehenneme
"dna’mızdaki karbon, dişlerimizdeki kalsiyum, kanımızdaki demir, içtiğimiz sudaki oksijen kendi içine çökmüş bir yıldızda yapılmıştır. bu da bizi yıldız tozu yapar.”
bilimsellik değil de gecenin getirildiği hüznün etkileri. icimdeki boşlukları anlamlandırmak için hep bi arayışa sürüklüyor
kabaca ölüm döşeğindeki yıldızlar :) yıldızlar ölmek üzereyken iyice küçülür büzülür o kadar yoğunlaşır ki bir çay kaşığı parçası alsan tonlarca ağırlığa gelir. haliyle enerji kütleyi kaldıramıyor ve boom patlıyor supernova. karadelikler de büyük yıldızların ölümünden doğabiliyor.
doğru belki de biz de birer yıldıziz. çocukken her bir yıldızın bi insanı temsil ettiğini düşünürdük. en parlak yıldızı kendimize seçerdik. ama o yıldızlar ta kaç ışık-yılı uzaklıktan geliyor belki çoktan o da patladı bizim yıldızımız söndü belki de içimizde taşıyoruz ne belli :d ( ne geçeymiş yazdırıyor da yazdırıyor kısa keseyim yoksa soni gelmez :d)
belki çoktan patladı bizim yıldızımız öldü dedin bunun ihtimali kafama değisik soru işaretleri getirdi. son zamanlarda da izlediğim bir dizinin etkisindeyim tuzbiber şuan.ama güzel halimden memnunum şuan
şu an gördüğümüz yıldızlar belki de dinozor cağında yaşıyorlardı. bazıları o kadar uzak ki bize ışığı 3000 yıl sonra bile günümüze yeni gelebiliyor çok acayip durumlar :d ne guzel puvo allah daha da iyilik versin :)
dünya'nın belki de en tanınmış formülü, albert einstein'ın e=mc2 formülüdür. bu formülde "e" enerji, "m" kütle ve "c" ışık hızına denktir. ışık hızı sabit olduğu için, bu formül bize enerji ve kütlenin birbiriyle aynı şeyler olduğunu söylemektedir. ancak iş, sandığınız kadar basit değildir. bu meşhur formül, einstein'ın öngördüğü genel "kütle-enerji eşitliğini" kapsamaz ve sadece çok özel bir durumda geçerlidir: eğer ki analiz edilen sistem hareketsizse (herhangi bir hıza sahip değilse)... denklemin geçerli olduğu bir diğer koşul, eğer ki analiz edilen sistemin hem enerjisi, hem de kütlesinin göreli olduğu durumlardır.
eğer ki sistemin kütle merkezi hareket halindeyse (ve göreli enerji ile kütle analiz edilmiyorsa), bu formülü kullanmamız mümkün olmaz. bir diğer deyişle, eğer ki sistemin sıfırdan farklı bir toplam momentumu varsa, e=mc2 formülü geçersiz kalır. işte o zaman, matrix'ten morpheus'un bize öğrettiği daha uzun ve genel olan formül devreye girer. ki gerçekte, hemen hemen her cismin bir hızı olacağı için, e=mc2 eşitliği de daha ziyade kültürün popülerleştirdiği bir formül olarak kalmaktadır.
daha yeni işledik unutmuşum ama böyle kalmış aklımda
bu da bizi yıldız tozu yapar.”
bilimsellik değil de gecenin getirildiği hüznün etkileri. icimdeki boşlukları anlamlandırmak için hep bi arayışa sürüklüyor
yıldızlara bakma sebebim ilk başta neyse ona dönüşmek olabilirmi şuan bi düşündüm
doğru belki de biz de birer yıldıziz. çocukken her bir yıldızın bi insanı temsil ettiğini düşünürdük. en parlak yıldızı kendimize seçerdik. ama o yıldızlar ta kaç ışık-yılı uzaklıktan geliyor belki çoktan o da patladı bizim yıldızımız söndü belki de içimizde taşıyoruz ne belli :d ( ne geçeymiş yazdırıyor da yazdırıyor kısa keseyim yoksa soni gelmez :d)
son zamanlarda da izlediğim bir dizinin etkisindeyim tuzbiber şuan.ama güzel halimden memnunum şuan
eğer ki sistemin kütle merkezi hareket halindeyse (ve göreli enerji ile kütle analiz edilmiyorsa), bu formülü kullanmamız mümkün olmaz. bir diğer deyişle, eğer ki sistemin sıfırdan farklı bir toplam momentumu varsa, e=mc2 formülü geçersiz kalır. işte o zaman, matrix'ten morpheus'un bize öğrettiği daha uzun ve genel olan formül devreye girer. ki gerçekte, hemen hemen her cismin bir hızı olacağı için, e=mc2 eşitliği de daha ziyade kültürün popülerleştirdiği bir formül olarak kalmaktadır.
kaynak