ebeveynler ister istemez çocuklarını katlederler.bizi biz olduğumuz için asla sevmezler. sanki biz bir ürünmüşüz, onlar da birer pazarlamacıymış gibi davranırlar.
biżim için bir elbise dikerler ve bizden bu elbiseyi giymemizi isterler. ve bu elbise üzerimize dar mı büyük mü hiç umursamazlar. giy bunu derler. "giyemiyorum bu bana dar" deyince de elbiseyi yırtarlar tıpkı çok daha önce kalbimizi yırttıkları gibi. en sevdiğimiz renk umurlarında değil mesela veya hangi filmin hangi durağında göz yası döktüğümüz
başkalarından duyduğumuzda uzulecegimjz şeyleri onlardan önce bizi düzeltiyor gibi. mesela o saç sana yakışmamıştir sen çok begensende olmayınca olmuyor.
bizi uyarmak onların görevi. aşırı tutucu ve yargılı, önemsemeyen aileler için demiyorum.
normal kereden bahsediyorum
peki evet o saç bana yakışmıyor ama ya ben o saçla mutlu hissediyorsam?
gerçi şu anki konuyla çok alakasız ama haklı haksız diye değerlendirmek doğru da olmayabilir. sen bildiğini yap
daha başarılı, daha iyi bireyler olarak görmek istedikleri için...
insan olmayanları tenzih ederek söylüyorum tabii..
kötü niyetli olduklarını sanmıyorum.
aynı o kızı anlattın şuan.
kesinlikle seni anlatıyor bence:)
hatta cinayet işliyor felan.
seni derken senin durumu kastetmistim.
yani orda da kızını bir pazarlama ve gelir kapısı olarak görüyor hani:)
toplum olarak dedikoducu, sevgimizi az gösteren, kendimizi zor ifade eden insanlarız maalesef ama eminim her anne baba çocuklarını eğitimden çok büyük bir sevgi duyuyorlardir
3 ay önce bi arkadaşımla babasını gördüm,görüşürüz oğlum diye öptü sarıldı,ikisinin de gözleri doldu vedalaşıyorlar diye falan.niye bu adam beni kişiliğimle yargılayacağına beni kabul edip sarılmadı,öpmedi lan.hayır aglamiyom ya ne alaka :(
nankörlük edemem.ben kısıtlanmadım fazlaca özgürdüm ama bu özgürlük bans çok büyük bir kemerdi
biyolojik olarak ise açık konuşuyorum, siz ebeveynleriniz için içgüdüsel olarak devam etmeye programlanan soylarının devamından başka birşey değilsiniz. işte bu insanla hayvan arasındaki ortak nokta.
insanı zorla dünyaya getiryorsun, bebek ve çocukken de mecbur sana bağımlı olduğundan seni kutsallaştırmak zorunda kalıyor, önünde eğilmek zorunda kalıyor, boyun eğmek zorunda kalıyor.
ne demiş anneler ve babalar: bizim evimizde bizim kurallarımız geçerlidir, beğenemiyorsan si... olup gidersin.
neyse devam edeyim...sonra bir de istediğiniz hayatı yaşamak istemediği için birkaç darbe daha vuruyorsunuz. sonra da çocuk milyarlarca sıradan insandan biri gibi büyüyor.
ardından o da ebeveynleri gibi bir ebeveyn oluyor. yaşayıp, ölüp gidiyor işte insanlar.
evet, böyle bir şey yok demeyin. çevremde bir çok kişi ailesinin istediği bölümü zorla okurken, nefret ediyorum bu bölümden" diyen mi dersiniz
veya "vokal olmak isterken zorla hukuk okuyan mı dersiniz. arkadaşlarının önünde çocuğunu dövüp küfreden baba mı dersiniz... çocuğu gözünün önünde yere çöp atarken uyarmayan ebeveynler mi dersiniz....
üremek kesinlikle "herkesin hakkı olmamalı"
bazıları ürememesi gerektiği hale ürediği için ülkenin tüm yollarını, sokaklarını, parklarını hatta okullardaki kalorifer peteklerini bile çöpler kaplamış.
bazıları ürememesi gerektiği hale ürediği için katiller, hırsızlar, tecavüzcüler, teröristler... var.
ha bu arada üremek dünyayı ilerletmez.
insanların üremesi eninde sonunda dünyayı ya yok edecektir, ya da canlıların yaşamayacağı bir ölü gezegen haline getirecektir.
çok harika insanlar kötü bireylerden çıkabileceği gibi leş insanlar da iyi bireylerden çıkabiliyor. kötülüğü veya cahilliği engellemenin yolu bu değil. bireyleri sistematik bir şekilde eğitmekten başka bir yol yok.
zaten dünya kusursuz bir yer olamaz çünkü insan kusursuz bir varlık değil, hastalıklı bir nefis ve devamlı kötüye yönelten bir şeytan var başımızda.
dünya'daki kötülük her zaman olacak, dünya yok olasıya deyin olacak.
"dünya iyi bir yer olsa, adem ve havva "ceza" olarak dünyaya gönderilmezlerdi."
ancak bütün ama bütün suçların anası "üremedir" aksini iddia edemeyiz çünkü iki insanın üremesiyle bu günlere geldik. "insansız bir dünya" çok daha güzel olurdu bence.
tanımlanmadıktan yani farkına varılmadıktan sonra güzelliğin ne önemi var?
insanın var olması hiç var olmamasından iyidir kötü insanlar var evet ama harika insanlar da var
kolları bacakları kesilerek, insan dışkısı dolu küvette vücudu solucanlarla dolu olan çocuk için sizce dünyada iyi insanların olması bir şey ifade eder mi? bu uç örnek diyor olabilirsiniz ancak şu an biz bunları rahatça oturduğumuz yerden yazarken bunun gibi durumda seks kölesi olarak, çeşitli işkencelere maruz kalan ve ölene dek de acı çekecek olan binlerce insan var, çocuk var, bebek var.
evet üreme güdüsü yüzünden bir sürü boktan şey oluyor ama ürememe de dünyanın felaketini getirir. üreyememe sorununun açtığı felaketlerle ilgili iyi bir bilim kurgu; children of men.
ama şu konuda hemfikirim seninle.madem üredin ürettiğine bak.
bunu da en reel bakışla (pi: @turnam07) girdisinde yorumladı kanımca
evrimagaci.org/.../hucrelerin-yuvarlak-ve-kucuk-olmasi-canlilardaki-ureme-istegi-ve-bu-istegin-kokenleri
içgüdüler,.. evet insanda da mevcut, ama hayvanların aksine bizde içgüdüden öte "akıl" var. öyle olmasa erkekler ve dişiler güzel-yakışıklı bulduklarına hemen yapışırlardı yolda geçerken. ama aklımız olduğu için bunun yanlış olduğunu çok basit bir şekilde fark edebiliyoruz. bence üremeyi zorunluluk olarak hisseden insanlar "ilkel"dir , evrimin başındaki insan modellerine daha yakındır.
söylediğin şey bir çözüm değil bunun yerine toplumun sosyal ekonomik ve eğitimsel ihtiyaçları daha iyi karşılanmalı.eğitim.eğitim.eğitim. ebeveynlilik öğretilmeli.evet bir yeterlilik olmalı ebeveyn olmak için.ama bu yeterliliğin ölçütü? iki ucu boklu değnek.üremek insanca.zorunluluk değil ama insanca bir ihtiyaç.
konunun daha çözüm odaklı psikolojik ve sosyolojik olarak yorumlanması taraftarıyım.
bu arada üremek ihtiyaç değildir; keyif, zevk, haz için yapılan bir eylemdir. "sadece cinsellikten bahsetmiyorum, çocuğum olsun seveyim vs'nin ardında bile sevgiden haz alma vardır."
bu sayede ipini koparan çocuk yapıp, onu istediği zaman dövemeyecek, çocuklarını küçük yaşta evlendiremeyecek, çocuk yapıp sokağa salıp mendil toplattıramayacak. ileride bununla ilgili bir içerik açmayı düşünüyorum.
problem şu=çocuk yetiştirme vasfiöna sahip olmayanların, çocuk yapma hakkına sahip olmalarının dünyaya, insanlığa ve canlılara verdiği azımsanılamayacak zarar.
özellikle yaşam standartlarının kötü olduğu ülkelerde yeni bir nesil yetiştirecek vasıfta insanların olamayacağı aşikar.
''sen doğur rızkını allah verir'' zihniyeti var mesela.. çözülmeye çalışılan şey keşke düğüm olsa. ama ne yazık ki kördüğüm.
gelecekte doğumlar azalacağı ölümler artacağı için bu pek mümkün gözükmüyor.üreme idsel bir şey.
sıkıntı tamamen farklı yönlere giden iki aracın ortasındaki iptir.
insanlar büyüdükçe geçmişe dönmeyi ister ve etrafındaki her şeyin eskisi gibi olmasını bekler değişime yenilenmeye farklı tatlar ve heyecanlara kendini kapatır.
özetle
jenerasyon farkı buro takma kafana
sokağa salmazsan olacak belli hiç istemediği bir bölümde okumasını sağlayacaksın olsunda ne olursa olsun hesabında bir üni eğitimi(sanılan bi aylaklık dönemi yaparsa bi manita yapar kendine en yararlı kısmı bu olur okulun)sonrasında askere göndereceksin dönecek muhtemelen okuldan tanıştığı ve artık sıkıldığı bir hatunlada evlendireceksin tamam 25 26da herşey tamam olmuş olacak sonra kalan ömrünü ne olduğunu anlayamadığı bir hal içinde tamamlamaya çalışacak o ara tabi eşler birbirinden sıkılacak birde çocuk yapacaklar kendileri çok büyümüş gibi oldumu sana "zarar ziyan nesil" öle işte neyse çok derin bi konu bu böle baştan savma yazdığıma bakma sn okuyucu
(edit: yani diyorumki sen bunu erken farkedecektin ve yol alacaktın 30 sene anne dizinde goygoy ettikten sonra senden istenenleri çok görmek gibide bir hakkın olmuyor...bunlar ilkokulda başladı söylediklerini yaptırmaya ortaokulda farkettin lisede terkedeceksin yoksa alışkanlık haline geliyor istediklerini yaptırma olayı ve çözüm bulunamıyor bütün bunları bu yaşta farketmiş gibi yapma kendini farkettiğin ilk günden bu yana ailen aynı şekilde davrandı sana sen kalmayı seçtin yada zorunda kaldın ve bu seçiminde sonuçları istediğin gibi olmadı )
muhtaçtım onlara tercih değil zorunluluktu bu.bana vurmadılar bağırmadılar dediğimi ikiletmediler ama keşke çilekli sütü neden çok sevdiğimi neden en sevdiğim rengin yeşil olduğunu bilselerdi.gidebilmeyi bekledip hep gidebileceğim an da yani 21 yaşıma geldiğimde gittim. kalmaya mecburdum tercih değildi.
anladım ne demek istediğini haklısında fakat küçük gibi görünen kocaman bişey istiyorsun
"bu dünyada aşıklardan çok acıkanlar var" buda demek oluyorki geceyi gündüze katarak alınan kitabın onlardaki değeri bizim beklediğimiz gibi değil zaten artık küçük prenslerde tükendi yazık size efsun sizden önceki nesil hiç değilse küçük prenslerle birlikte oluyordu aileden kaçtığında
kısaca "ah!"
aç kalalım ama aşksız kalmayalım.
küçük prens'in sahra çölünde biryerlerde hala var olduğuna inanıyorum ben.
çocuksu bir adamım ben, belki de söylediklerim pek hayali.
bir ah dedin yetti, bay ataraksiyah. şarkı için sağolasın.çok severim keskin şekerleri.
seni sen olduğun için seviyorlar ve dünyada bunu yapacak onlardan başka hiç kimse yok.
gel gör ki dünya zor bir gezegen, ekmek aslanın neresinde bilinmiyor, dolayısıyla seni eğitip yetiştirmek zorundalar.
o yüzden ebeveynler çocuklarının duygusal krizlerini anlamıyormuş gibi görünür ya da görünmek zorunda kalır.
her şey sen onlar sana bakamayacak duruma geldiklerinde aç kalmayasın diyedir.
o yüzden rahat ol. ebeveynin seni sen olduğun için seviyor. başka hiç kimse seni sen olduğun için sevmiyor.
onların yaptıkları sadece beslemek değil, bunu bil öncelikle. ki sadece beslemiş olsalar bile büyük bir fedakarlık olur bu. çünkü menfaati olmasa insana bir bardak su bile vermeyecek insanlarla dolu ortalık.
bir, 9 ay karnında taşınıyorsun annenin. anne hamileyken babanın sorumlulukları da kat be kat artmakta.
ardından doğuyorsun ve hiç bilmediğin bir dünyaya geliyorsun. geceleri ağladığında sıcak yataklarından gelip seni kucaklarına alıyorlar. bunu bütün bir bebekliğin süresince bıkmadan usanmadan yerine getiriyorlar. senin her tür ihtiyacın onların kendi yaşamlarından feragat ettikleri bir fedakarlık. ihtiyaçların hiç bitmiyor ve onlar şikayet etmiyorlar. bütün amaç ve hedefleri senin iyi, sağlıklı ve güvende olman.
vakti zamanında ailemle büyük problemler yaşadım. güya güçlüydüm, arkadaşlarım, sevgilim vs. her şeyim vardı. kendime güveniyor ve abuk subuk hayaller kuruyordum. onlar anlaşılır bir şekilde hayallerimden endişe ediyorlardı. beni kendi tecrübelerinden edindikleri deneyim doğrultusunda düzeltmeye çalışıyorlardı. bu da aramızda çatışmaya neden oluyordu. beni anlamadıklarını, beni ben olduğum için sevmediklerini düşünüyordum.
bir zaman sonra her şey tersine dönmeye başladı. arkadaşlarla bir bir yollar ayrıldı. sevgililer terk etti. kimse kalmadığında onlar vardı ve hala varlar.
şimdi anlıyorum onların bana yaklaşımlarının anlamını. annem niye o kadar çabalamış, babam neden sürekli bana nasihat vermeye çalışmış, hepsini anlıyorum.
evet hep varlar ama bir çoban gibiler ya da yağmurluk. keşke kötülükleri yok etmeye calışmak yerine kötülüklerle savaşırken yanımızda olsalar
benim annem öğretmen değildi. bir ev hanımıydı. babam da ilk okul mezunu basit bir işçi.
benden hayallerimin peşinde gitmemi değil beni memur yapacak sınavları geçmemi beklediler hep. onlar da ben neleri severim, nelerden hoşlanırım, ben kimim vs. seninkilerin yüzde biri kadar bile ilgilenmemişlerdir. yani senin bu konuda şu an duyumsadığın rahatsızlığın belki on katını uzun yıllar ben de yaşadım.
sonra tam olarak şöyle oldu.
üniversite bitti. ben hayallerimi gerçekleştirmek üzere anne ve babamın yapmamı istedikleri şeyin aksini yapacağım bir yolculuğa çıktım. ben irade gösterince ellerinden bir şey gelmedi tabi. çeşitli kişilerle çeşitli işler yapmaya başladık. o kişilere güvendim tabi ki. çoğunun verdiği sözleri tutmadığını görünce şaşırdım tabi. ama en şaşırtıcı olanı neydi biliyor musun: bana verdikleri sözleri yerine getirenler de iyi ya da dürüst insanlar olduklarından değil benden menfaatleri olduğu ve menfaat ilişkisinin devam edebilmesi için sözlerini tuttuğu gerçeği. sonra üzerine düşünmeye başladım.
sorgulamaya başladım. her şeyi. dini, sistemi, hayatı, doğayı, tanrıyı vs.
pek çok kitap okudum. geceleri ertesi gün uykusuz ve yorgun çalışmak pahasına gerçekten hayatın özüne dair derin kavrayışları olan bilim insanlarının yazdıklarını okuyarak geçirdim.
okudum ve sorguladım.
her şeyi anladığımı elbette iddia edemem. ömrüm boyunca da anlayamayacağım sanırım. ama neye ulaştım sence bu kadar şeyden sonra?
dünya boktan bir yer dostum. kimse seninle ilgilenmiyor. benimle de. karın, sevgilin, arkadaş, dost, akraba, devlet, hükumet vs. vs. kimse seninle ilgilenmiyor. ne istediğin, kişiliğin, karakterin, ruhun kimsenin umrunda değil.
bunun tek istisnası anne ve baban.
ben bunu anladım.
onlarla ilgili tüm olumsuz düşüncelerimden büyük utanç duyuyorum şimdi. arkadaş ve dost dediğim bir takım insanlarla ilgili abartılmış, saçma sapan duygularımdan da utanıyorum. onlarınki (duygusal ya da maddi) hep çıkar, hep menfaatmiş. ama anne ve babam ne olursa olsun beni saf ve katıksız sevmiş. annem, eğer elinden gelebilseydi cam bir fanus inşa eder ve beni orada güvenlik ve esenlik içinde yaşatırdı. annem ve babam bütün bir eğitim ve yetişme dönemim boyunca küçük bir servet harcadılar bana. ben üniversite okuyabileyim diye babam iğrendiği ve artık yapmaktan gına getirdiği işi yapmayı sürdürdü. bunu benim için hiç kimse yapmaz.
ama şükür ki gerçekleri onlar henüz hayattayken anlayabildim. artık onları sonuna kadar anlıyorum. ve gerçekten de tavsiyelerini sonuna kadar ciddiye alıyorum. çünkü sadece onların tavsiyelerinde menfaat yok.
en son bir kaç gün önce bir yıldır bana kardeşim diyen ama iyi ki kendisine temkinli yaklaştığım bir orospu çocuğunun daha gerçek niyetini öğrendim.
bunun sonu gelmez. dünya böyledir. anne ve baba bu dünyanın anlamıdır. nasıl ki biz onlar için bu dünyanın bir anlamıysak.
sözlerimde yanlış anlamaya müsait bir şeyler olabilir. bunlar için şimdiden özür dilerim. ama anne ve baba konusunda düşüncelerim böyle.
değilmi?
ama sorarlarsa kendi fikrimce kendi hayatımdan kesitlerce cevaplamışımdır.
niye ki dostum.
onlar bizi yarabandı olarak kullanıyor. yaptıkları hataların açtığı yaraları temizleyecek bir tentirdiyot gibi.
ben hiçbir zaman kendi hatalarımı veya doğrularımı başkalarına empoze ederek bunu yapmadım dostum.veya benden aldığı o tavsiyeyi, öznesi kendimmiş gibi yorumlamadım.
belki basit ve hayalci realden uzak bi bakış ama okuduğum üniversite kadar en sevdiğim renkle de ilgilenmelerini isterdim.
sana ağır gelen ne varsa beraber taşırız, olmamı?
tanışıyoz mu :d