'en son ne zaman mutlu mutlu gezindin?' diye bir soruya yakın tarihten hiçbir cevap veremeyeceğim. aklıma ilk gelen ben küçükken, babamın gecenin bi yarısı getirdiği yabancı çikolatalar veya birkaç değişik anı. ancak işin garip yanı, ben mutlu değilmişim gibi. gerçekten mutlu olmayabilirim de ya da mutluluğa o kadar alışmışım ki; artık insanoğlunun duygusal adaptasyon değerindeki performansı tarafından mutluluğu hissedemiyorumdur. her konuda aç gözlülüğümüzden dolayı kaynaklanan ve daha fazlasını istemekten ötürü, yükselen eşik değerimizin de bir etkisi olabilir. bilmiyorum. ya da gerçekten mutlu olmak için gerçek bir sebep yoktur.
uzun zamandır hiç mutlu değilim. yaptığım şeylerden, içtiğim kahvelerden, yeni tanıştığım insanlardan, konuşmalardan, sevgiden, içmekten, oyun oynamaktan gram zevk ve haz almıyorum. hepsini zaman kaybı olarak değerlendirip yalnızlığın en güzeli olduğuna karar veriyorum. neredeyse her şeyden ve herkesten nefret ediyormuşum gibi. bu durum benim canımı sıkıyor. bunun farkındayım. bu olumsuz tarafımdan kurtulamıyor ve yalnızlığa daha çok ihtiyaç duyuyorum. garip garip takıntılar ediniyorum. yolu kısalttığım zaman sanki zamanımdan bir parça kurtarmış gibi.
ben nasıl eskiye dönebilirim? elimdeki şeylerle nasıl mutluluğu hissedebilirim? yeni insanlardan nasıl kurtulmaya çalışmam da onlarla kaynaşırım? bu mutsuzluğun sebebi nedir? bu durumu yaşayan bir tek ben miyim? artık şikayet etmiyorum yalnızlıktan. bu kötü bir şey. bunları nasıl aşabilirim?