bazen iyilik yapmamın sebebinin insanlar benim için 'iyi biri' desin diye olduğunu düşünüyorum. bu benim için zor bi savaş oluyor. bunu nasıl aşacağım?
insan nefsi hep bunu ister bu sadece sende olan bir durum değil. de ki nefsine 'bu dünya geçici ölüm var. fani insanların övgüleri bir şeye yaramaz. sen sadece allah rızası için yapmaya çalış'. onca mal mülk para dost hepsi kabir kapısına kadardır. bizimle gelecek olan yalnızca amellerimizdir. insan önce nefsini tanırsa ona nasıl davranacağını öğrenir böyle böyle ilerler inșaallah
modern psikoloji "karşılıksız iyilik" diye bir şey olmadığını ve insanların kişisel mutluluk veya vicdan rahatlatma tarzı şeyler için iyilik yaptığını ortaya koymuştur. harvard işletme fakültesi’nden michael norton, 130 ülkeden gelen verileri incelemiş ve gelirinin bir kısmını başkaları için harcayan kişilerin uzun vadede, tüm gelirini kendisi için harcayanlara kıyasla çok daha mutlu olduğunu gösteren çok sayıda veri olduğunu söylüyor. iyilik yapma nedenimizin biride, o iyiliğin dönüp dolaşıp bizi bulmasını ümit etmek yani dolaylı bir çıkarcılık ve mutluluk. aslında bu bir tür yatırım stratejisi; karşılıklı özgecilik
bazı psikologlara göre de, “saf” fedakarlık diye bir şey yok.yabancılara veya hayvanlara yardım ettiğimizde, farkında olmasak bile bize her zaman bir faydası oluyor. fedakarlık kendimizi iyi hissetmemizi sağlar, diğer insanların bize daha fazla saygı duymasını sağlar. evet "iç huzur ve takdir edilme isteği" için
yine ayrıca iyilik yapmak ve başkalarına yardım etmek, benlik saygısı ve kendimize değer duygumuz üzerinde büyük bir etkiye sahip oluyor ve iyi hissettiriyor. içten gelen ihtiyaç, benlik saygısı.
iyilik yapmak sosyal iliskilerimizi kuvvetlendirir ve bunun karşılığında sizin de bir şey isteme şansınızı artırır. yaptığın iyiliğin tekrar seni bulacağını ummak hayatına bir amaç katar. böylece daha düzenli bir yaşama adım atarsın ve başkalarının güvenini kazanmana neden olur.bir tür hile gibi. çıkarcılık ve geleceğe yatırım en önemlisi de bu "vicdan rahatlatma ve acını hafifletme.sırf akşam başını yastığa koyarken vicdanın seni rahatsız etmemesi için sus payı veriyorsun. sonuç olarak "karşılıksız iyilik yapıyorum" diye bir şey yok maalesef!belki bilinçli belki bilinçsiz ama bir çıkar amaçlı iyilik yapıyorsun.
ben de kant'ın "ödev ahlakı" felsefesinden yürüyerek düşünüyorum: karşılıksız iyilik diye bir şey neden olmasın ki? hayatta belki de bir daha hiç göremeyeceğimiz bir insana "selamün aleyküm" diyip iyi temmenilerde bulunmak, veya yolda baygın gördüğümüz bir insanı hastaneye yetiştirmek karşılıksız iyilik değildir de nedir?
orda devreye giren konu allah'ın rızasıdir. yani yaratıciya karşı duyduğun şükür, minnet ve teşekkür arzusu. ben yaratıcıdan bağımsız bir iyiliğin günümüz modern psikolojisi araştırmaları ve deneyleri ve deneyimleri ile karşılıksız bir şekilde yapılmasının mümkün olmadığını düşünüyorum.
gayet kısa sade ve öz bir şekilde, hiç bir şekilde sevap ve cennet arzusu duymadan, sadece yaratılmış olmanın verdiği hissiyat duygusu ile edinilen bir duygunun yansıması olarak yaşanan "allah'ın rızasını kazanmak" terimi.
günümüz sözde müslümanlarinin veya yaratıcı inancı olanların karşılık bekleyen, sevap bekleyen veya cennetten mekan kapma arzusu bekleyenlerin yaptıklariyla kesinlikle karıştırılmadan.
din bilgisi çok kıt olan bir insan olarak söylüyorum ki zannımca bu durum böyle değil. ona bakarsanız bilim insanları da araştırmaları sonucu ateizme yöneliyor ama eninde sonunda bilimsel araştırmaların sonucu yaratıcının kesin varlığına işaret edecektir. bir gün herkes müslüman olacak gibi bir şey değil tabii de, bir gün elbet yaratıcının varlığı ispatlanacak. ve o zaman anlayacağız içimizdeki iyiliğin yalnızca varlığımızdan dolayı kaynaklandığını. günah-sevap-minnet kavramlarıyla düşünmek mantıklı ama her konu için yetersiz.
hocam bilim tabiatin işleyişini açıklıyor. bilim tâbiatin ne amaçla var olduğunu açıklamıyor:) yaşadığımız evrenin içinde bulunan kanunlar, yasalar, işleyiş ve bu zamana kadar yaşanan evrim süreci, gelişim, geleceğe dair olasılıklar. evet bilim tüm bunları açıklamak ve bu başlıklar hakkında daha fazla bilgi edinmek için var. yani tam tersi, bu düzenin işleyişini öğrendikçe yaratıciya yaklaşıriz.
ama şöyle ki aynı bilim şunu da telkin eder; bilim her zaman kendisini revize ederek ilerler. geçmişte bilim dünyasının ortaya çıkardığı gerçekler bugün yalanlanabiliyor veya yeni araştırmalarla, daha başka bir versiyonu ortaya çıkabiliyor.
bu yüzden eğer allah dini bilimsellikle bize açıklamış olsaydı, biz her geçen yüzyılda kendini revize eden bilim sayesinde, allah'ın sözlerini yalanlayabilirdik. veya o zamanlarda bilimin gelişmiş olmaması nedeniyle, insanlar hakkında bilgi sahibi olmadığı bir şeye inanmamakta haklı olabilirdi.
yaratıcının varlığını bilimsel olarak kanıtlamak zor, ama nasıl bir felsefe yürütmek gerektiği hakkında konuşabiliriz orası ayrı konu.
ve o zaman anlayacağız içimizdeki iyiliğin yalnızca varlığımızdan dolayı kaynaklandığını. günah-sevap-minnet kavramlarıyla düşünmek mantıklı ama her konu için yetersiz. şu sözüne sonuna kadar katılıyorum.
gerçekten farklı bir düşünce ama hiçbir şekilde mantıksız değil. vakit ayırıp yazdığınız için teşekkürlerimi sunuyorum. puiv güzel bir yermiş, bir daha anlamış oldum. :)
harvard işletme fakültesi’nden michael norton, 130 ülkeden gelen verileri incelemiş ve gelirinin bir kısmını başkaları için harcayan kişilerin uzun vadede, tüm gelirini kendisi için harcayanlara kıyasla çok daha mutlu olduğunu gösteren çok sayıda veri olduğunu söylüyor.
iyilik yapma nedenimizin biride, o iyiliğin dönüp dolaşıp bizi bulmasını ümit etmek yani dolaylı bir çıkarcılık ve mutluluk.
aslında bu bir tür yatırım stratejisi; karşılıklı özgecilik
bazı psikologlara göre de, “saf” fedakarlık diye bir şey yok.yabancılara veya hayvanlara yardım ettiğimizde, farkında olmasak bile bize her zaman bir faydası oluyor.
fedakarlık kendimizi iyi hissetmemizi sağlar, diğer insanların bize daha fazla saygı duymasını sağlar.
evet "iç huzur ve takdir edilme isteği" için
yine ayrıca iyilik yapmak ve başkalarına yardım etmek, benlik saygısı ve kendimize değer duygumuz üzerinde büyük bir etkiye sahip oluyor ve iyi hissettiriyor.
içten gelen ihtiyaç, benlik saygısı.
iyilik yapmak sosyal iliskilerimizi kuvvetlendirir ve bunun karşılığında sizin de bir şey isteme şansınızı artırır.
yaptığın iyiliğin tekrar seni bulacağını ummak hayatına bir amaç katar. böylece daha düzenli bir yaşama adım atarsın ve başkalarının güvenini kazanmana neden olur.bir tür hile gibi.
çıkarcılık ve geleceğe yatırım
en önemlisi de bu "vicdan rahatlatma ve acını hafifletme.sırf akşam başını yastığa koyarken vicdanın seni rahatsız etmemesi için sus payı veriyorsun.
sonuç olarak "karşılıksız iyilik yapıyorum" diye bir şey yok maalesef!belki bilinçli belki bilinçsiz ama bir çıkar amaçlı iyilik yapıyorsun.
yani yaratıciya karşı duyduğun şükür, minnet ve teşekkür arzusu.
ben yaratıcıdan bağımsız bir iyiliğin günümüz modern psikolojisi araştırmaları ve deneyleri ve deneyimleri ile karşılıksız bir şekilde yapılmasının mümkün olmadığını düşünüyorum.
gayet kısa sade ve öz bir şekilde, hiç bir şekilde sevap ve cennet arzusu duymadan, sadece yaratılmış olmanın verdiği hissiyat duygusu ile edinilen bir duygunun yansıması olarak yaşanan "allah'ın rızasını kazanmak" terimi.
günümüz sözde müslümanlarinin veya yaratıcı inancı olanların karşılık bekleyen, sevap bekleyen veya cennetten mekan kapma arzusu bekleyenlerin yaptıklariyla kesinlikle karıştırılmadan.
bilim tâbiatin ne amaçla var olduğunu açıklamıyor:)
yaşadığımız evrenin içinde bulunan kanunlar, yasalar, işleyiş ve bu zamana kadar yaşanan evrim süreci, gelişim, geleceğe dair olasılıklar. evet bilim tüm bunları açıklamak ve bu başlıklar hakkında daha fazla bilgi edinmek için var.
yani tam tersi, bu düzenin işleyişini öğrendikçe yaratıciya yaklaşıriz.
ama şöyle ki aynı bilim şunu da telkin eder; bilim her zaman kendisini revize ederek ilerler.
geçmişte bilim dünyasının ortaya çıkardığı gerçekler bugün yalanlanabiliyor veya yeni araştırmalarla, daha başka bir versiyonu ortaya çıkabiliyor.
bu yüzden eğer allah dini bilimsellikle bize açıklamış olsaydı, biz her geçen yüzyılda kendini revize eden bilim sayesinde, allah'ın sözlerini yalanlayabilirdik.
veya o zamanlarda bilimin gelişmiş olmaması nedeniyle, insanlar hakkında bilgi sahibi olmadığı bir şeye inanmamakta haklı olabilirdi.
yaratıcının varlığını bilimsel olarak kanıtlamak zor, ama nasıl bir felsefe yürütmek gerektiği hakkında konuşabiliriz orası ayrı konu.
ve o zaman anlayacağız içimizdeki iyiliğin yalnızca varlığımızdan dolayı kaynaklandığını. günah-sevap-minnet kavramlarıyla düşünmek mantıklı ama her konu için yetersiz.
şu sözüne sonuna kadar katılıyorum.
eyvallah saygılar bizden hocam