açıkçası bu şiiri okurken pek duygulanmazdım ama hikayeler gerçekten çok tuhaf. etkileyici.
sezai karakoç'un dört yıllık, gizli ama apaçık, büyük aşkı muazzez akkayaya yazdığı şiirin hikayesi.
sezai karakoç, gelecekte başına geleceklerden habersiz üniversiteyi kazanması üzerine ankara üniversitesi siyasi bilimler fakültesine gider. bir zaman sonra derler başlar, normal bir yaşantı sürüp okula gidip gelmeye başlar. o zamanlar yeni bir üniversite öğrencisi olmanın heyecanını taşımaktadır. dersler devam ederken neden sonra gönlünü bir muhacir kızına kaptırır.
bu kaptırış rüzgarın önüne katılmış bir tüy gibi hayatını da sürükleyecektir. sonu olmayan bu başlangıç ömrü boyunca sürecek bir aşkın habercisidir. kısa bir süre sonra bu aşka dayanamayıp kıza açılmaya karar verir. fakat, kızın kendini terslemesini ve ret cevabını alma riskini göze alamamaktadır ve kıza yakıştığını da düşünmemektedir. anadolu'nun bağrından gelen genç sezai karakoç'un kalbi kırılmıştır. ama bu kırgınlık fazla uzun sürmez sezai geri toparlanır ve şansını tekrar denemeyi hedeflediği aşkı yaşamak için elinden geleni yapmaya karar vermiştir.
şairimiz dört yıl boyunca bu aşkı sessiz sedasız yaşamış, gönlünü yakmış. gün gelmiş, sene sonu olmuş. ankara üniversitesinin öğrencileri dört yılın yorgunluğu ve okulu bitirmenin heyecanıyla mezuniyet gecesinde birleşir. büyük bir kalabalık ve herkeste heyecan var tabi. genç aşık, o gün büyük bir istek ve şiir yazdığının da bilinmesi üzerine kürsüde bir şiir okumak için bulunur. ve o an gelir sezai karakoç anons edilir. kürsüye çıkan sezai, ana baba, misafir, öğretmen, öğrenci deryasına bir bakar. kalabalığın içinde aşkını arar, gönlünde yer alamadığı kusursuz sevdasını ve neden sonra başlar şiirini okumaya...
mona roza, siyah güller, ak güller
geyvenin gülleri ve beyaz yatak
kanadı kırık kuş merhamet ister
ah, senin yüzünden kana batacak
mona roza siyah güller, ak güller
şiir bitene kadar o kalabalıktan tek tık bile çıkmaz. oysa sezai karakoç şiirin tamamını sevdiğinin gözlerinden gözlerini hiç ayırmadan okumuştur. son kıta da başlayan uğultular, kalabalığın şiiri çok beğendiğini mırıldayan dudaklar ve bu aşk kime diye sorular sorular arasında bir kız?
o kız ki sezai'nin gönlünün sahibi, dört yıl boyunca nasıl fark edemedim böyle bir aşkı dercesine kalabalıktan sıyrılıp kürsüye yaklaşır. ve bağırarak" seni kabul ediyorum" der. fakat, gurur aşkın önüne geçmiştir. sezai, bu seferde ben seni kabul etmiyorum diyerek arkasını döner. ne kadar yürekten söylediği tartışılsa da gönül susmuş dudaklar konuşmuştur. genç şair sezai karakoç, o günden sonra bir daha kızı görmemiştir. o kız muazzez akkaya'dır.
evet saçma bir şekilde bazı kaynaklarda muazzez akkaya'nın olaydan sonra intihar ettiği var ancak bu yanlış bir bilgidir.
şiiri de şöyle bırakayım.
bir de beşliklerin ilk harflerine bakarsanız çok hoş bir ayrıntıyla karşılaşacaksınız. :)
mona roza, siyah güller, ak güller
geyvenin gülleri ve beyaz yatak
kanadı kırık kuş merhamet ister
ah, senin yüzünden kana batacak
mona roza siyah güller, ak güller
ulur aya karşı kirli çakallar
ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa
mona roza, bugün bende bir hal var
yağmur iğri iğri düşer toprağa
ulur aya karşı kirli çakallar
açma pencereni perdeleri çek
mona roza seni görmemeliyim
bir bakışın ölmem için yetecek
anla mona roza, ben bir deliyim
açma pencereni perdeleri çek...
zeytin ağaçları söğüt gölgesi
bende çıkar güneş aydınlığa
bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi
seni hatırlatıyor her zaman bana
zeytin ağaçları, söğüt gölgesi
zambaklar en ıssız yerlerde açar
ve vardır her vahşi çiçekte gurur
bir mumun ardında bekleyen rüzgar
ışıksız ruhumu sallar da durur
zambaklar en ıssız yerlerde açar
ellerin, ellerin ve parmakların
bir nar çiçeğini eziyor gibi
ellerinden belli oluyor bir kadın
denizin dibinde geziyor gibi
ellerin, ellerin ve parmakların
zaman ne de çabuk geçiyor mona
saat onikidir söndü lambalar
uyu da turnalar girsin rüyana
bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar
zaman ne de çabuk geçiyor mona
akşamları gelir incir kuşları
konar bahçenin incirlerine
kiminin rengi ak, kimisi sarı
ahh! beni vursalar bir kuş yerine
akşamları gelir incir kuşları
ki ben mona roza bulurum seni
incir kuşlarının bakışlarında
hayatla doldurur bu boş yelkeni
o masum bakışlar su kenarında
ki ben mona roza bulurum seni
kırgın kırgın bakma yüzüme roza
henüz dinlemedin benden türküler
benim aşkım uymaz öyle her saza
en güzel şarkıyı bir kurşun söyler
kırgın kırgın bakma yüzüme roza
artık inan bana muhacir kızı
dinle ve kabul et itirafımı
bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı
alev alev sardı her tarafımı
artık inan bana muhacir kızı
yağmurlardan sonra büyürmüş başak
meyvalar sabırla olgunlaşırmış
bir gün gözlerimin ta içine bak
anlarsın ölüler niçin yaşarmış
yağmurlardan sonra büyürmüş başak
altın bilezikler o kokulu ten
cevap versin bu kanlı kuş tüyüne
bir tüy ki can verir bir gülümsesen
bir tüy ki kapalı gece ve güne
altın bilezikler o kokulu ten
mona roza siyah güller, ak güller
geyve'nin gülleri ve beyaz yatak
kanadı kırık kuş merhamet ister
aaahhh! senin yüzünden kana batacak!
mona roza siyah güller, ak güller.